Merhaba,
Ruhsal konulara olan ilgim ikiz alev yolculuğunda olmamı anlamam ile birlikte derinleşti. Bu yolculuğu birçok kişi farklı anlamlandırıyor. Ben de kurguladığım İçimdeki Sesle Sohbet Serisi ile kendi ikiz alev yolculuğumu nasıl anlamlandırdığımı paylaşmak istiyorum. Kurguladığım bu sohbet serisinin çoğunda ikiz alev yolculuğu ve ikiz alev kavramlarına değinmeyi istiyorum. Bu kavramlar üzerine anlatacak çokça şey var. Sohbetimiz derinleştikçe bu kavramlarla ilgili merak edenlerin daha derin bilgiler bulabileceğini umuyorum.
İçimdeki sesle, ikiz alev yolculuğunun ne bağlantısı olduğunu merak edebilirsiniz. Ruhsal konulara olan ilgim başladığından beri, beni en çok besleyen şeylerden biri kalbimle konuşabilmeye başlamak oldu. Nedir bu kalple konuşmak derseniz… Kalbimin sesi aslında ruhumun sesidir. İçimdeki sesi, sizler; Yüksek benliğiniz, Yaradan, Kalp sesi nasıl isterseniz o şekilde söyleyebilirsiniz. Onun sesini nasıl tanımlamak isterseniz. Onun sesi, şu ana kadar aldığım en bilgece cevapları kendi içimde bulabilmeme aracı oluyor. Zihinden kalbe doğru olan yolculuğumda, kalbimin sesinin ne kadar bilge ve yol gösterici olduğunu görmem bana ilham oldu. Zamanla yaşamı kalbimin kulağı ile dinlemeye başladıkça hayatın benim için daha kolay akmaya başladığının farkına vardım. Bu yüzden içimdeki bilge yanı sohbetlerime mutlaka davet ediyorum. Benim yoluma ışık olduğu kadar sizlerin yollarına da ışık olabilmesi için…
İkiz Alev Yolculuğu’na Giriş
İnsan olarak tamamlanma arzumuz var. Yaşamda tam ve bütün olmak istiyoruz.
Eril ve dişil olarak düşündüğümüzde…
Elmanın bir yarısını dişil bedene, bir yarısını da eril bir bedene mi vermiş Yaradan?
Ondan mı böyle yarım hissederiz?
”Yanılsamalar” dedi içimdeki ses.
Yanılsamalar… Bir kere daha tekrar ettim zihnimde kelimeyi. ”Yanılsamalar derken, ne demek istedin?” dedim.
Kalbim: ”Yanılsama içindesin çünkü sen tam ve bütünsün. Ruhun tam ve bütün. Ancak zihnin bir yanılsama içinde.” dedi.
Dedikleri ne kadar anlamlı gelse de zihnimde oturmayan şeyler vardı. O zaman neden bir insana ihtiyaç duyayım ki diye düşündüm içimden. Yani şu an birine ihtiyacım var. Çünkü değer görmek istiyorum, sevilmek istiyorum bana bu isteklerimi verecek biriyle birlikte olmak istiyorum.
Bir süre geçtikten sonra zihnimin şüphelerini, aktardım kalbime, ”Evet.” dedim. ”Dediklerin kalbime doğru gelse de zihnim sorguluyor. Tam ve bütün olduğumu tam olarak hissedemiyorum. Sanki eksikmişim gibi geliyor. Sanki birisi ile olmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Zihnimde arzu ettiğim bir kişi var. Bu kişinin kim olabileceğini merak ediyorum. Beni tam ve bütün hissettirecek bu hayatta kim olabilir? ”
Kalbimle konuşurken sorularımı sorduktan sonra bir süre sorduğum sorunun içimde demlenmesini beklerim. Daha sonra da cevabı bir şekilde kalbim söyler. Bu sefer içimdeki ses daha hızlı bir şekilde cevap verdi. Sanki söylecekleri o kadar netti ki aktarım hızı ve şekli beni acayip meraklandırdı. Ben de ne duyacağımdan habersiz onu dinlemeye devam ettim.
“Bunları gerçekleştirebilecek tek bir varlık var. Eğer gerçekten sen tam ve bütün olmak istiyorsan bunun tek bir cevabı var.”
Bir süre kendi sessizliğimde kalmaya ihtiyaç duydum. Sanırım duyacağım cevap bir şekilde kaygılandırmıştı beni. Sorumun tek bir cevabı oluşunun verdiği ağırlığın altında ezilmiştim sanki. Ancak kendimi zamana bıraktığımda zihnimdeki seslerin zamanla susmaya başladıklarını fark ettim. İçinde bulunduğum sessizlik hali, ben izin verdiğimde tekrardan yerini onun sesiyle doldurmaya başladı. ”Bu istediklerini ancak sen gerçekleştirebilirsin. Arzu ettiğin her şeyi kendine vererek bunu gerçekleştirebilirsin. Kendine değer vererek, kendini severek ve kendi varlığını onurlandırarak bunu yapabilirsin. Ancak kendi ihtiyaçlarına dokunarak bunu başarabilirsin.” dedi.
Söylediği sözler içimde kaygı uyandırmıştı. ” Sadece sen gerçekleştirebilirsin! ” Birinin ismini duymayı beklerken; hayal kırıklığına uğramıştım. Sanki kendimden başka herkes beni mutlu edebilirmiş gibi gelmişti. Şimdi ters köşe olmuştum. ”Ama nasıl?! ”diye sordum ona ”Bu nasıl mümkün olabilir? Kendimle nasıl olabilirim ki? Bu imkansız olsa gerek.” diye ekledim.
”Kendinle olabilmen ancak kendi varlığına uyanman ile mümkün olabilir. Kendini bilmeyen biri elbette kendisi ile olamayacağını düşünür. Bunun için ilk olarak kendini görmen gerek. Sen kendi varlığını, Öz’ünü hatırlıyor musun? ” dedi kalbimdeki ses.
Her gün aynada bakıyordum kendime ama sanırım benden bilmemi istediği daha yüce bir şeydi. Ben kimdim gerçekten? Bir süre bu soruyu düşündüm içimde ve kalbime verecek bir cevabımın olmamasının üzgünlüğü ile, ”Bu soruya verecek bir cevabım olmadığını itiraf etmek durumundayım. İstediğin cevabı hemen veremem sana. Hiç Öz’üm üzerine düşünmedim. Ayrıca kendi varlığımı görmek derken sadece Ben’i biliyorum. Sanırım kendi Öz’ümü bilmiyorum. Öz kavramını bilmiyorum.” diyerek zihnimden geçenleri söyledim.
”Bilmiyor değilsin sadece unuttun” dedi kalbim. ”Kendini unuttuğunu biliyorum. Kendi varlığını unuttuğunu biliyorum. İnsani deneyimlerin arasında kendi Öz’ünden uzaklaştığının farkındayım. Artık kendi varlığına yakınlaşma zamanı. Kim olduğunu hatırlaman gerek. Ne istediğine karar vermen, kendini olduğun her halinle görebilmeyi istemen gerek.” dedi. Kalbimin bana yol göstermek istediğinin farkındaydım ama o kadar kaybolmuş hissediyordum ki, ne yapacağımı bilemez halde bulmuştum kendimi. Aslında dedikleri ne kadar da güzel şeylerdi. Ama beni mutsuz etmişti. Beni benden daha iyi biliyor gibi oluşu beni hüzünlendirmişti.
Hissettiğim bu karmaşık duygularla uzun zamandır temas etmediğim içimdeki çocuğun sesini duydum. Şimdi çok uzaklarda unuttuğum bir ses konuşmaya başladı. ”Anlıyorum seni.” dedi o çocukça ses. ”Daha doğrusu anlamaya çalışıyorum. Öz’ümü hatırlamak isterim tabii ki. Ama yolumu kaybettiğimi fark ediyorum. Bana yol gösterir misin?” dedi.
”Elbette” dedi kalbimdeki ses. Hiç olmadığı kadar şefkatli bir ses tonuyla ekledi.” Soru soran herkese verilecek bir cevap vardır. Tabii ki duymaya hazır isen. Yolda öğreneceğin çok şey var çocuğum.”
”Sen;
Sevgiyken sevgiyi başkalarında görmeye çalıştın. Sen tam ve bütünken kendini eksik gördün. Bunu sen kendine yaptın. İçindeki gölgeleri sen yarattın, bırak ışıkla birlikte özgürleşsinler. Artık kendini yargılamaktan, kendini kınamaktan vazgeç. Gölgelerinle kucaklaş, içindeki karanlığı sen yaratıyorsun. Kendi içindeki artık savaşı dindirip sevgi ve barışı seçmen gerek. Dışarıda ne arıyorsan aslında içinde de aynılarının olduğunu anlaman gerek. Kendinden kaçmadan kendine dokunabilmeyi öğrenmen gerek. Eğer bu Dünya’da yaşanılası en güzel sevgiyi deneyimlemek istiyorsan bunu bir başkası üzerinden yapamazsın” dedi.
Bir süre sessizlik içerisinde bekledim. Söylecek çok fazla sözüm yoktu. İçimdeki sessizlik kalbimin sesi ile bir süre sonra tekrardan doldu.
”Sana bu kadar yakınken neden sevgiyi bir başkasında ararsın?” diye sordu bana.
”İşte konuşuyorum seninle. Kendi varlığına uyanman için, seni sana hatırlatıyorum. Ama kafi gelmeyecek biliyorum. Bu yüzden kendinle karşılaşmanın zamanıdır. Artık kendinle karşılaşabilirsin. Sanmaki ilk gördüğünde kendini tanıyasın. Kendinden o kadar uzaklaştın ki çocuğumuz buna uyanman zaman alacaktır. İkiz alevinle karşılaştığında kendi özünden uzaklaştığın her yerde onu bir öteki gibi göreceksin. Ama bir gün izin verdiğinde,
Bu yolculuk senin içindeki Tanrı’yı uyandıracak.
İçindeki ilahi dişile,
İçindeki ilahi erile,
İçindeki sevgiye,
Barışa,
Birliğe,
Ve senden ayrı olduğunu düşündüğün her şeyin aslında içinde de olduğuna,
Tam ve bütün olduğuna,
Uyanacaksın.
İşte o zaman arzu ettiğin kişi ile olabileceksin. Çünkü arzu ettiğin şey olacaksın.” dedi.
Cümlesini bitirdiğinde başka bir şey söylemeyeceğinin farkındaydım. Bugünlük bu kadardı. Bunca bilgiyi alıp özümseyecek ruhsal bilgelikten uzak olan zihnim yorulmuştu. Zihnimin sesinin kalbimin sesi ile hizlanmasının bir yolculuk getireceğinin de farkındaydım. Bu yolculuğu yalnız yürümek istemediğimi düşündüm. Uyuduğumu dahi bilmeden uyanmayı istemek… Beni uykumdan uyandırmama yardımcı olacak bir yoldaşa ihtiyacım vardı.